Artık neredeyse dünyanın bütün coğrafyalarında bir karabasan dolaşıyor. Umudun, yaşama isteğinin ve sevincinin, güzel günlere dair o masum beklentinin yerini hayatta kalma mücadelesinin, vahşetin, her geçen gittikçe kanıksadığımız şiddettin, sindirilmişliğin ve geleceksizliğin karabasanı işgal etti. Öteki’nin yüzü bir imkanlar okyanusu olmaktan tedirginliğin ve güvensizlik hissinin bedenlenmiş haline dönüşüyor. Anlık kıvılcımlarıyla umut hızla yerini başka bir ışıksızlık dalgasına bırakmaya meyilli. Bu şiddet cangılında şiir bize umudu, mücadeleyi ve varolmanın neşesini hatırlatabilir mi? Buna inanmak istiyoruz.
Gard’ın bu sayısında,
Uzunca bir zamandır ortalarda görünmeyen Ali Hikmet Eren, hayatlarımızın ilkokul zamanlarına hayat bilgisinden bir kesit sunuyor: ders hayat bilgisi miydi neydi? İhtimal/ öyleydi. Ne çok tekrara kalıyorduk/uzadıkça teneffüs zili--
Kaan Koç, uçmaya heveslenenlerin etrafına örülen bir kafesten sesleniyor: inandık, bir zamanlar gagaların sedeften o göğü/bizim’çin yontacağına
Yakın zamanlarda bize kuyusundan sesler, biçimler, imgeler getiren Müslüm Çizmeci, kuyunun bir köşesinde kurulmuş bir sanatoryumda: sırat yıkıldı/atlar faytonların cenaze namazını kılıyordu/karanlığı kokluyordum
Ertan Alp, bir aşkınlığa yerleştiriyor bu dünyanın şeylerini ya da bir aşkınlığı indiriyor dünyanın orta yerine: seni ağlamandan yakalamış yoksul bir kuş/bakmışsın kanatlar kırık, bakmışsın cellatlar Allah..
Nurgül Yatıkçı, bir his matematiğinden Antik Yunan’a uzanıyor: İnsanlığa atılan en büyük madik, Yunan mitolojisidir.
Çocukluğun nasıl işlediğini hala bilemediğimiz o şaşkın imgeleminde Umut Göksal bir baba, bit bisiklet, bir pense ve bir sigarayı yan yana getiriyor: Babamın parmakları kalın/Kendi sigara dumanı zor geçer/Saçımı bir okşadı mı/Saçlarım da sigara içer
Dergilerde sıkça rastlamaya başladığımız Süleyman Sabri Genç, elinde çiçekler bir yeşil kapının önünde koalaları bekliyor: bir kapıya çiçek alacak kadar aptal mıydım
Beden disiplinleri ve bedenlerin yok edilmesi bir arada mı var olurlar her zaman, Ali Akan bir beden eğitimi dersinde yürünen ölümleri taşıyor sayfaya: Heybetli yürüyün!/Sol SOL sol sağ sol
Özlem Altun, sözcüklerin kendilerini de alıp başka bir sözcüğe misafirliğe gittikleri ve orada o sözcük olup sonra yeni bir misafirliğe ve yeni bir oluşa açıldıkları yapım eklerinde geziniyor: Ben de kimdim? Kendi üstüne kapanan bir boşluk.
Kendini kendi dışkılarıyla var ettiği bölük pörçük birer film karesi sunuyor Çağrı Çığ Sığırcı: ya bitir bu sarsıntıları/ya da kılıç ısmarla nattori hanzo’dan
Şiirin bakışla kan bağında dikiliyor Öztekin Düzgün ve kardeş kılıyor gözleri ile sözcükleri: Görünmek cezanın bir biçimi belki
Kült Neşriyatın yeni dizisi Cromag-non’da üstüne şiirler çiziktirdiği “Buz”unu bir araya getiren İlknur Şentürk, buzdan kıtasından bir parça sunuyor: İnanmayın benim kıtamın seslerine./Rüzgar gibi görünmez ıslıklar çalayım.
Bir anlatının imgelerle kurulu yumuşak karnında ağız dolusu balgamın sınırlarını yokluyor Eşref Yener: elbet uzadığı istenir bir saçın bir elde güzel ve yumuşak/istenir okşanması konuşkan parmak uçlarıyla/ istenmez elbet/elbet kimse istemez/ağız dolusu balgam
Ömer P. Yılmaz, birbirine dokuyarak soruyor kadril ve savaşa: “Kadril mi günah/Ve kan yüzü düşünmenin / Görünürlüğün anlağında,
Amerikan lezbiyen hareketinde önemli bir figür olan ve ‘post-punk kadın yazarlar ve performansçılar kuşağının kült figürü’ olarak bilinen Lamda Edebiyat Ödülü ve Shelley Ödülü sahibi şair, performans sanatçısı ve akademisyen Eileen Myles, oto-biyografik unsurlarla bir araya getirdiği yakın dönem Amerikan tarihi ve gündelik hayatından kesitler sunuyor okura, Miray Çakıroğlu çevirisi ile: 70lerin/başında New York’a giden bir/Amtrak’a atladım ve sanırım/böylece saklı yıllarım başladı/denebilir. Pekala, şair olacağım/diye düşündüm. Daha ahmakça/ve muğlak ne olabilir ki./Lezbiyen oldum.
Daha önceki sayılarımızda da yer verdiğimiz duyarlı ve dokunaklı şiirlerin şairi Rafael Campo, Ümit Şener Ta çeviri ile çıkıyor okur karşısına: İnternet, çizgi romanlar, reklam panoları boş laf/Kelimeler her yerde, sesi olmayan/Ben benimle birinin konuşmasını istiyorum
Tayvan doğumlu, Kanada’da ikamet eden Haiku Ödülü sahibi şair Chen-ou Liu yazmanın ve okumanın erotik burkulmasını anlatıyor, Şakir Özüdoğru çeviriş ile: Ben, kendini adamış bir yazar/senin bedenini yazmaya
Gard, keyifli okumalar diler.
*
ANKARA: İmge Kitabevi;
ANTALYA: Öykü Sahaf;
DENİZLİ: Hece Kitabevi;
ESKİŞEHİR: Adımlar Kitabevi;
GAZİANTEP: Don Kişot Kitabevi;
İSTANBUL: Mephisto (Beyoğlu), Mephisto (Kadıköy), 6.45 Dükkan (Kadıköy);
İZMİR: Yakın Kitabevi;
MERSİN: Sokak Kitap Kahve Evi (Merkez);
KAYSERİ: Akabe Kitabevi (Merkez);
SİVAS: Özgün Sahaf (Merkez).