Görece kısa bir yazın ardından, kuzey yarımkürede dünyanın sonbahar ruhu bedenlerimize sürtünmeye başladı. Eylül’le birlikte birçoğumuz kısa bir süreliğine ara verdiğimiz, ara vermeyi başarabildiğimiz okullarımıza, işlerimize; kent ve insan keşmekeşine geri dönüyoruz. Kentleri boş bırakmayanlar Taksim Gezi Direnişi’nin ruhunu rengârenk merdivenlerde ve forumlarda sürdürürken biz de boş durmadık ve Gard’ın üçüncü sayısını şimdiden gerilimli geçeceğe benzeyen bir sonbahar için hazır ettik; Türkiye’nin 2013’ünün Haziran’ına şimdiden duyduğumuz özlemle, “o eylül’ü haziran yap!” diye bağırarak.
Bu sayıda,
Gard’da her zaman görmek istediğimiz acayip kişi Emre Varışlı, insanın kendini bilen bir memeli olarak durmasının korkusunu iliklerine kadar hissederek nasıl da bir baskı ve zulüm imparatorluğu kurduğunu ve bu mezbeleden bireysel bir çıkışın ancak kalımsızlığın sürekli akılda tutularak olanaklı olduğunu kısacık şiiri ile dillendiriyor “onlar hep bir memeli olarak kimlik beklediler/beni yanında tut benim sakallarımı kes beni sakla/ölüp gideceğim.”
Zeliha Köse, oldukça bireysel gibi duran bir anlatıyı bu dünyanın oldurmazlığına ördüğü naif liriğinde olumlamanın kırgın yadsımasıyla seslendiriyor: “bırak bırak bir kurbağa dilidir mesela/senin ağzına göre değil bu dünya”
Bu sayı ile birlikte Gard’ın en kalıcı şairi olmayı başaran ve hep öyle kalmasını dilediğimiz Arif Erguvan, gerçekten bir mevsim şairi de olduğunu kanıtlıyor ve gerek ilk gerek son baharda içine bakıp kendi benlerini bulamayanın nesneleri, ilişkileri, insanları gördüğü saydamlıktan uzun soluklarla bildiriyor, berbati: “kışbaharın yazbaharın/sıcak ve kumral dağların vadisinde/ben esmer mavi gözlü şeyler yazarım/karanlık sokaklardan gürültüyle geçen/deniz motorlarıdır yazarım/kendimi yani kendimin o kısa halini”
Geçen sayıdan aşina olduğumuz Onur Çeğil, “kirlenmek tüzeldir” şiirinde gündelik hayatlarımıza sinen şiddeti ve bu şiddeti sindirme biçimlerimizi oluşturmaya çalıştığı ironik dilinde öne çıkarıyor: “bir yudum tekila bir damla tabasco/yenior ve yeniliyordu rüzgarda Poncho/uzuuuun uzun kaybediyordu hayat”
Bu sayının sürpriz isimlerinden biri, fanzinlerden ve Reportare sitesinin Copy/Paste bölümündeki e-kitabından bildiğimiz Batur Münevver, Batur yine sağaltılamaz bir karanlığın çeperlerine çarparak ilerliyor ve etin, kanın, bedene yapışan kederin ve hüznün bir şölene dönüşeceğini umduğumuz gün ışığı istasyonu’na doğru yürüyor: “Zevklerin zehrine sarılmış/Bir örümcek ağı gibi arzular ölümü dudaklarımız”
Bu sayının diğer bir sürpriz ismi ise neden bu zamana kadar bizimle olduğunu onun da bizim de anlamadığımız Kaan Koç, şair sanki günümüzde Herakleitos’la hesaplaşıyor alttan alta bütün ırmakların aynı denize döküldüğünü ima ederek ve hakkını vererek dökülecek bir deniz olmama olasılığının: “neden boynuma asılı bu madalyonda hep/kesik insan başları oldu ama buldum!”
Gard’da olmasıyla bizi sevindiren diğer bir isim de, “eksik adam” ve “yancının aşkı” kitaplarının şairi Onur Sakarya. “hayat devam etmiyor” isimli şiirinde tam da gündelik olanın ortasında bir kartograf edasıyla hayatın heyulasını not ediyor gözlerine bir kırgınlık örtüsü yerleştirerek: “Otogarlarda bir şeyler deviniyor/İlk otobüse atlıyor kaybetmiş ve çirkin biri/Yollar, işaretler ve işaretçiler, mini yolculuk yastıkları/Bu şehirden gideceksen gölgeni de götür”
Özgür Asan bir yas şiiri ile yer alıyor bu sayıda, ölümün olduğu yerde susmak gerekir: “Şimdiye değin belki gördünüz belki görmediniz/ Ben de boynuna geçirdiği ipi görmedim/Yuvalarından çıkan gözlerini/Can çekiştiğini sallanırken bir ağacın altında”
Çeşitli dergilerde ismine rastladığımız Mvustafa Berkay Işık’tan bu sayının düzyazı şiiri, evet yanlış okumadınız, bir Roma “U”su olarak “V”; kurduğu kişisel mitin içine çağırıyor okuru: “’kıyılar silinir dörtnala koşan akıntıda’”
İnsan ilişkilerinin riyakarlığına ve kurumların zorbalığına karşı sıradanmış gibi görünenin inciticiliğinden, evet tam kötülüğün sıradanlığının merkezinden kalplerimize ve zihinlerimize ağır darbeler indirmeyi başaran dobra ve sekter dizeleriyle bu kez güvenlikli sitelere kan, kır pidecilerine caffe latte taşıyor Ömer Akay: “babama bir büyük ısmarladım./anneme dernek buldum./sevgilime daha iyi adamlar, patronuma daha iyi bir işçi, arkadaşıma/ iyi bir kaybediş fıkrası buldum.”
Duvar dergisinden dili ve dille beraber nesneler ve canlılar arasındaki ilişkileri zora koşan şiirleri ile tanıdığımız Monica Papi, bu sayıda bir kadının toplamasının gözcülüğüne soyunuyor: “kadın düşünmesini size uzatacak çünkü kadın düşünmesi içinde bir mevsim buluyordur.”
Gard üçüncü sayısında şiirleri ile yeni görücüye çıkmaya başlayan bir şairi ağırlıyor, Arda Karapınar “akla dair bilgelik kitabı” isimli şiirinde gaipten gelen seslerin bir bir hayatta kalma içtepisi mi yoksa tanrısal bir emir mi olduğunun birbirine karıştığı anların vakanüvisliğini yapıyor: “her nehre, yasaklı çocuklar peydahlayıp/kendine peygamber soran yalnız bir tanrı arıyorum”.
Gard bu sayıda yine bol bol çeviri ile selamlıyor okuru,
Birçok şiir kitabı bulunan ve 2007 yılında BC Kitap Ödülü’nde finalist olan tanınmış Kanadalı şair Maxime Gadd’ın İkinci Dünya Şavaşı’nı dehşetengiz bir yabancılaşma ve apokaliptik mitler ekseninde ele aldığı “VE” isimli şiiri A. Emre Cengiz çevirisi ile tüylerinizi diken diken edecek: “VE otobüste fırlayan kara tünelleri boyunca gecenin boş çayırlarında/Tanrı geldi ve bana yanımdaki yabancıyı öldürmemi söyledi”
Jaz şiirinin babası ve Harlem Rönesansı’nın öncülerinden, Amerikalı şair, aktivist, romancı, oyun yazarı Langston Hughes’ın “Hayat Güzel” isimli şiiri Ümit Şener Ta çevirisi ile Gard’ın üçüncü sayısında: “madem hala yaşıyorum,/yaşamaya devam edebilirim herhalde./aşk için ölebilirdim,/ama yaşamak için doğdum.”
Genç Amerikan şiirinin tanınan şairlerinden, Black Lawrence Press’in şiir editörü, Zoland’ın kitap eleştirmeni ve aynı zamanda bir çevirmen olan Kent Leatham, porno yıldızı Rosie’nin setine konuk oluyor ve hiç beklenmedik bir görüşme gerçekleştiriyor pornografi ve cinsellik üstüne zihin açıcı fikirleri olan yıldızla, A.Emre Cengiz ve Şakir Özüdoğru çevirisi ile: “’Sana göstermek istiyorum/imkanlar okyanusunu/buzun hemen altında bekleyen’”
Amerikan Gotik edebiyatında hızla bir edinmeye doğru giden, Raw Dog Screaming Press’in şiir editörü ve öykü yazarı ve şair Stephanie M. Wytovich, liselilerin popülerlik yarışında kendilerinden kaybettikleri parçalarına bir güzelleme ile dudaklarına toplanan iltihabı harfler yerine saçıyor sayfaya, Şevki Martin ve Deniz Cansever çevirisi ile: “Bu yüzden her gece,/delerdim kendimi/annemin dikiş iğneleriyle--/On defa alt – beş defa/Üst dudaktan”
Ertuğrul Kürkçü, tarih bir kez mantığı aştığında, toplumsal çatışmanın kendi gidişi aklın egemenliğine boyun eğmediğinde bile, kolektif dehanın kendini göstermesi için sonsuz olanaklar sunulabildiğini ve bir gelecek umudunun tohumunun fışkırtılabildiğini yazmıştı, Paris Komünü hakkındaki kitabında. Ulaş Başar Gezgin, bu umudu her daim içinde taşıyan ve dizeleriyle başkaldırının ve ayaklanmanın şiirine dönüşerek Mısır’ı ayağa kaldırabilen şair Ahmed Fuad Negm’yi konuk ediyor sayfalarımıza: “Kâr etmez mahkum edenin barbarlığı/Kim hapse koyabilir ki Mısır’ı?”
Gard bu sayısında bir de soruşturma ile selamlayacak okuru. A. Emre Cengiz’in hazırladığı soruşturmada “modern akışkan dünya”da şairin şair gömleğini nasıl giydiğini ve arka sıralardan ön sıralara nasıl geldiğini arşınlayacak Gard şairleri. Sitemizin Çevrimiçi Edebiyat bölümünde Eylül’ün ortasında yer alacak soruşturma kendimize neleri sorduğumuz ve kafamızın nerelerde nasıl karıştığı konularına ışık tutar umarız.
Gard’ın Çevrimiçi Edebiyat bölümü için sizin de anlatılarınızı, önerilerini, teklif ve eleştirilerinizi bekliyoruz.
Gard’ın geçen sayısında yer alan Jan Ender Can’ın “İntihar Dudaklı Bir Çocuğun İlk Duası” isimli şiiri teknik bir hatadan dolayı eksik çıkmış, şiirin tamamına Çevrimiçi Edebiyat bölümünden, Gard’dan Seçkiler sekmesinde ulaşabilirsiniz. Bu hatamızdan dolayı okurlarımızdan ve şairden özür dileriz.
Son olarak, Gard çeşitli şehirlerde derginin dağıtım ile uğraşan gizli emekçilerine, -İstanbul’da Mustafa Kılıçer’e ve Alper Yahyagil’e Ankara’da Fatma Nur Türk’e, İzmir’de Eren Okur’a, Afyon’da Zeliha Köse’ye, Batman’da Ercan Y. Yılmaz’a, Gaziantep’de Yakup Kuyucu ve Sinan Özdemir’e- teşekkür eder. Gerçekten de onların omuzlarında yürüyor dergi.
GARD ŞİİR DERGİSİ’ne aşağıdaki kitapçılardan ulaşılabilir:
AFYON: Afyon Kültür Evi
ANKARA: İmge Kitabevi
BATMAN: Bilgi Kitap Kırtasiye
ESKİŞEHİR: Adımlar Kitabevi
İSTANBUL: Mephisto İstiklal, Mephisto Kadıköy
İZMİR: Yakın Kitabevi
GAZİANTEP: Don Kişot Kitabevi